9/14/2006

Haftanın kitabı


Güzelliğin tarihi kitabımızın adı. Yazarı: Umberto Eco. Türü: Araştırma. Doğan yayınları kitabı. 430 sayfa. Kitabımız bizleri etkileyen güzellik anlayışının ne olduğunu belirleyebilmek için sanat ve estetik tarihini inceliyor ve günümüze kadar geliyor. Eski yunanlıların estetik idealinden başlayan kitabımız, sanatçılara ve filozoflara göre güzellik kavramlarınıda vurguluyor. Oran ve uyumun güzellik üstündeki etkilerini anlatırken tarih boyunca oran içinde ayrı bir bölüm açmış. Çirkinliğin güzelliği üstünde de duran yazarımız, 15. ve16. yüzyıllardaki büyüleyici güzelliği de bölümlerinin içine eklemiş. Her açıdan güzelliği inceleyen yazar romantik güzellik, akıl ve güzellik konularını kendi içinde bölümlere ayırarak bizlere iletmiş. İnsan teni,ölüm ,şeytan, sembolizm, estetik mistisizmi din olarak güzellik gurubunda toplayan yazar,günümüze yaklaşırken makinaların güzelliklerini araştırmış ve bizlere en son medyanın güzelliğini anlatmış. Bence her kitaplıkta bulunması gereken bir kitap.

9/11/2006

Hazine

Nereden duyduğumu veya okuduğumu hatırlamıyorum, bir şekilde aklımda kalmış “Hazinen tökezlediğin yerdedir”. Sonuç çiftçinin tarlasını sürerken pulluğunun takılması ve takıldığı yerden hazine çıkmasından çıkıyor. Yani her zaman ki gibi tarlanı sürerken bir an yaptığın iş sekteye uğruyor. Önce olayın ciddiyetini anlamadığından zorluyorsun. Ancak ne yapsan ilerleme kaydedemeyince ne oluyor burada deyip, konuyu araştırmaya başlıyorsun. Bunun peşine sonuç geliyor. Hazine . Başına beklenmedik bir şey geldi, sen olayın üstüne gittin, sorunundan kaçmadın, çabaladın ve mükâfatını aldın. Bravo. Sanki bir şeyler eksik. Sanki bu çok kolay oluyor gibi. Zaten biz orada fazla bir şey yapmıyoruz ki sadece pulluğumuzu takıldığı yerden çıkarmaya çalışıyoruz. Her halükarda yapmamız gereken bir şey. Niye sonunda ödül olsun ki? Bence sonuçtan çok olayın gidişatını sorgulasak daha faydalı. Pulluğumuz takıldığın da bizi çekenin (hayvan veya taşıt) güçsüz olduğuna söyleniyorsak. Yani bir suçlu adayımız varsa. Kontrolü nasıl elimizde tutmaya devam edebileceğimizi sorguluyorsak. Yani takıldığımız şeyden daha güçlü olduğumuzun inadında isek. Geçemeyince kendimize “Neden bu kadar başarısızım?” diye söylenmeye başladıysak. Yanlış yoldayız demektir. Bu durumda biz sadece durumu yargılıyoruz demektir. Büyük bir ihtimalle kendimizi takıldığımız şeyden kurtulmaya odaklayıp neye takıldığımızı fark etmeden engeli aşıp yolumuza devam edeceğiz. Halbuki durumumuza “ne oldu?”diye başlayabiliyorsak. Yani durumu tarafsız sorgulayabiliyorsak. Bu konuda ne yararlı olur? Diyebiliyorsak. Sorunu tüm gerçeklikleri ile kavramışsak. Başımıza gelenle ne yapacağımızı biliyoruz demektir. Ve gerçek hazine de budur.